26 Mart 2009 Perşembe

Ufak bir yenilik...

Uzun zamandır FriendFeed kullanıyorum.

Kabul etmem gerekir ki microblogging, normal bloglama alışkanlıklarımı oldukça değiştirdi.
Artık daha "anlık", daha hızlı paylaşıyorum. Başkalarının yazılarının ve paylaşımlarının altına kendi görüşlerimi ekliyorum.
Blog yazılarımın konularını ise şimdilik daha spesifik, pazarlama iletişimi'nde bugün fazla bahsedilmeyen ancak gelecekte sıkça konuşulacağına inandığım konulara yönlendirdim. Umarım faydası dokunuyordur...

Yazılarıma yapılan nitelikli yorumların bir kısmı da FriendFeed hesabımın altında toplanıyor. Okuyucuların büyük bir kısmının bu nitelikli yorumlardan nasibini alamıyor olmalarına kafamı takmışken, bugün yeni bir eklentiyle bu sorunu hallettim.
Bu eklentiyle
artık blog yazılarımın altında, FriendFeed'de yorumları da görebileceksiniz.
Ayrı bir pencere açmanıza gerek yok, tek tıklamayla yazı genişliyor ve FriendFeed yorumlarına ulaşabiliyorsunuz.


Yazılarımı RSS'ten okuyan arkadaşların gözüne çarpmayabilir diye hatırlatmak istedim.

Herkese şimdiden neşeli, keyifli ve güneşli bir haftasonu diliyorum!

19 Mart 2009 Perşembe

Markalar için Sosyal Medya rehberi; Kimseniz var mı?

Kendinizden ve yaratacağınız etkiyi iyi ölçüp biçtiniz. Artık kendinizden emin, insanların karşısına çıkma kararını almış durumdasınız.

Sıra, ne söyleyeceğinize karar vermeden önce, bunu nasıl yapacağınız konusunda bir mekanizma oluşturmakta.
Bu sistemi sizin için kurgulayan da büyük ihtimalle interaktif ajansınız olacak.

Bugüne kadar web faaliyetleriniz için sırtınızı güvenle yasladığınız interaktif ajansınızın da aslında -göreceli olarak- yeni sulara girmek üzere olduklarının farkında mısınız?

Tecrübe önemli...
Bir Facebook uygulaması tutmayabilir, bir viral video istenen döngüyü yaratmayabilir, bir web sitesi beklenen trafiğe erişemeyebilir...
Bir Sosyal Medya Kampanyası'nın kurgusunun başarısız olması, yalnız sizi değil, doğrudan iletişim kuracağınız ve birlikte konuşacağınız insanları da etkileyecek neticelere sebebiyet vereceğinden, sonuçları, yukarıdaki örneklerden daha üzücü olur.

Sağlam bir kurgu şart!
Ayakları yere sağlam basan bir kurguya sahip olursanız, başarı şansınız yükselir. İlginç olması tek başına yeterli olmaz. Hakkında bahsedilecek bir hikayeniz olmalı ve buna sadece kendinizin değil, Sosyal Medya katılımcılarının da inanması gerekli.

Söz konusu olan şey, itibar...
Eğer inandırıcı bir proje tasarlayamıyorsanız, hiç yapmayın daha iyi.
Sosyal Medya'da yansımalarınız olumlu olmazsa bu sonuçları optimize de edemeyeceğiniz için canınız fazlaca yanabilir.

Peki, yolu kim göstermeli?
Ajansınızın pırıl pırıl web 2.0 fikirlerine kapılmadan önce, markanızı sizden daha iyi kimsenin tanıyamayacağını unutmayın.
Önünüze gelen
fikirlerin uygulanabilirliklerini her zaman olduğu gibi markanın bizzat içinde olan birisi tarafından tartılması şart!

Sosyal Medya'yı bilen birileri...
Şu bir gerçek, kurumların bazı aksiyonları alabilmeleri ve interaktif ajanslarını kontrol altında tutabilmeleri için Sosyal Medya bilgisine sahip çalışanlara sahip olması artık bir gereklilik.

Özellikle hizmet sektörü için bu "diyaloğa yatkınlık" vasfı günden güne önem kazanıyor.

Markanızla Sosyal Medya denizine girmeden önce can simidiniz olacak birilerini (tercihen kurum içinden) yanınızda bulundurmakta fayda var!

16 Mart 2009 Pazartesi

Markalar için Sosyal Medya rehberi; Hazır mısınız?

Markalar Sosyal Medya'yı takip etmeye ve ilgi göstermeye başladığından beri online iletişim faaliyetlerine yeni bir hareket geldi.

Şu an trend olduğundan mı, yoksa gerçekten iletişim değerine inandıklarından mı bilinmez, kurumsal tarafta veya ajanslarda çalışan kimselerden konuyla ilgili kampanyalar için harekete geçildiğini duyuyorum.

Gerçek bir Sosyal Medya Kampanyası yaratmak için efor sarfetmeden önce şirketlerin ellerindeki varlıkları tartmaları şart!

Birlikte kısa listenin üzerinden tek tek gidelim...

Negatif etkiniz mi var?
O halde Sosyal Medya'da ne işiniz var?
George W. Bush'un Sosyal Medya kampanyası yaptığını veya hayvanların derisinden aksesuar imalatı yapan bir markanın Sosyal Medya'da sözcüler yaratmaya çalıştığını hayal edebiliyor musunuz?
Benzer işler yapıyorsanız uzak durun demeye gerek var mı?

Veya hiç etkiniz var mı?
İnsanların ilgisini çekebilmek için zihinlerde bir yere sahip olmak -%100 şart olmasa da- önemlidir.
Kişiliksiz bir marka için Sosyal Medya Kampanyası mı yapmayı düşünüyorsunuz? Önce üstünüze yeni kıyafetler almanız gerek!

Ters etki yaratmaktan mı korkuyorsunuz?
Sosyalleşmeden önce yaşayacağınız olumsuzluklara senaryolar ürettiniz mi?
Havalı bir iş yapayım derken, kendi canınızı yakmayın. Alternatif gerçeklik senaryoları üzerine çalışın. En kötüyü düşünmekle işe başlayabilirsiniz...

Bir Sosyal Medya felaketini önlemek yalnızca bütçede revizyonla ve Sosyal Medya know-how'ı ile çözülemeyebilir.


Genel eğilim bu konuların interaktif ajansların vizyonu ile çözülmesi yolunda...
Kurum içerisinde Sosyal Medya'nın doğasından anlayan birilerinin bulunması, ajansların öngöremeyeceği ve geri döndürülemeyecek hataları önlemek için daha ucuz ve iyi bir opsiyon olabilir.

5 Mart 2009 Perşembe

Profesyonel kimlik ve Sosyal Medya / Önde mi olmalı? Geride mi durmalı?

Blog yazmaya karar verdiğim gün, sınırlarımı belirlerken karar verdiğim şeylerden birisi de profesyonel kimliğimi ön planda tutup tutmayacağım oldu.

Çok uzun süre düşünmeden kararımı verdim.
Tecrübelerimden olmasa da, yaptığım işlerden bağımsız bir üslup kullanacaktım...

Profesyonel kimliğin sosyal medya'da önde olmasının bazı avantajları olabileceği gibi, sakıncaları da olduğunu düşünüyorum.
Kişisel görüşüm, profesyonel kimliğin orta vadede kendi itibarınıza zarar vereceği yönünde.

Çok havalı bir şirkette, çok yüksek bir makamda, ya da çok farklı bir işte çalışıyor olsanız dahi, profesyonel kimliğinizi öne çıkarmak, hem çalıştığınız şirket, hem de sizin için bir takım sakıncalı durumlar doğurabilir.

Markalara faydalı mı?
Bazı insanlar, bir markanın yüzü (hatta belki spokesperson'ı) haline gelmenin hayalini kurarlar.
Sosyal Medya, yeni gelişip olgunlaşmaya başladığından, bu kanalları aktif kullanan -iletişimci olsa da olmasa da- bir çok marka çalışanı, bilinçli veya bilinçsizce kendilerini çalıştıkları markaların elçisi ilan edebiliyor.
Burada hem kişiye hem markaya zarar veren durumlar ortaya çıkabiliyor.

Marka adına konuşmak yetkinlikle ilgilidir.
Herkese devredilemeyecek kadar da ciddi bir iştir.
Şu anda şirketlerde internet hakkında kocaman bir soru işareti varken, bu misyonu Sosyal Medya'da üstlenen kimselere kurum içerisinde itiraz edilmemesinin sebebi yine büyük ihtimalle bu platformda "neler döndüğü" konusunda fikir sahibi olunmamasından ve kontrolü mümkün olmayan bu kanalda "en azından orada bizden birisi var" yaklaşımından kaynaklandığını düşünüyorum.

Söz konusu kişiler, markanın gücünü;
-kendi reputasyonunu artırmak amacıyla veya,
-tamamen bilinçsizce arkasına alabilirler.
Bu şekilde çalıştıkları markaların sözcülüğünü üstlenen insanlar, kişiliklerinin elverdiği gibi davranma lüksüne sahip olamaz (olmamalı!).

Olursa da, markanın menfaati için;
-hem kişiliğinden ödün verecek duruşlar sergilemek durumunda kalacak,
-hem de markanın yaşamına/söylemine uygun iletişim tonunda konuşması gerekecektir.

Antipatik (ya da sempatik) bulduğunuz insanları da markalarla bağdaştırmıyor musunuz?

Bu kısım, işin marka tarafından değerlendirmesiydi. Şimdi kişinin kendisine dönelim...

Herkes şımartılmak ister.
Sözcülüğünü üstlendiği markanın arkasında durup bunun kişi tarafından sürekli olarak sömürü unsuru olarak kullanılması elbette bir süre sonra rahatsızlık verici olmaya başlıyor.

Geride durup, 3.şahısların yaptığınız işleri konuşmasını / takdir etmesini izlemenin de bir seçenek olduğunu mutlaka hatırlayın.

Bütün iletişim kanallarınızı başkalarına faydası olmayacak bir içerik (kendi kişisel pazarlama mesajlarınızı) vermeye çalışarak doldurmak, bir süre sonra ciddiye alınmamak ya da antipatik durumlara düşmek gibi talihsiz sonuçlar doğuracaktır (canlı örneklerini zaman zaman FriendFeed'de görüyoruz).

Aklımızdan çıkarmamamız gereken şey;
Yaptığımız iş sosyal bilimler. Kesin bir doğrusu ya da yanlışı olan bir iş değil. Biraz sezgi, biraz öngörü, biraz bilgi... Batabiliriz de, çıkabiliriz de.
Ne iş yapıyor olursak olalım, en değerli varlığımızın kendi markamız olduğunu hatırlamamız lazım.

Zaman zaman kişisel markaların da kurumların çıkarları doğrultusunda kullanılması söz konusu olabiliyor.
Kurumu temsil edebilirsiniz, ancak kişisel markanızı kurum çıkarları doğrultusunda kullanmak çok akıllıca bir yaklaşım olmayacaktır!
Kurum tarafından tutulmayan bir söz, düşük performans gösteren ürün/hizmet, yöneticinizin vereceği ve yanlış olduğunu düşündüğünüz bir seçim, hatta bizzat kurumun yaşadığı bir kriz dolayısıyla ani itibar kaybı, aynı şekilde sizi de sarsabilir (bu konularla ilgili yazamayacağım çok güzel örneklerim mevcut, e-tohum'da ya da başka bir sosyal ortamda beni yakalayanlara anlatabilirim!).

Kuruma kattığınız değerler aydınlık günlerde sizi kral yapabilir.

Ancak günün sonunda -ticari bir işletme için meta haline gelmeden- size zarar verebilecek durumlar olduğunu anlayıp kurumla bağlantınızı kopartabilecek esnekliğe sahip olmazsanız, üzülen yine siz olursunuz.