4 Aralık 2008 Perşembe

Ajanslar ve "Müşteriler" / Güç savaşları

Konuyu daha fazla dallandırmadan kapatalım...

Gerek şirket içinde gerekse de ajans ve şirket arasında güç savaşları yaşanabilir.


  • Şirketin çalıştığı birden fazla ajans olması durumunda içerideki ekip mensupları, iş yoğunluğu ve kişisel ilişkiler sebebiyle bazı ajansları kayırırken bazılarını zorlayabilir.
  • Şirket çalışanları, ajans toplantılarında sunulan bir fikir üzerinde aynı düzlemde yer alan düşüncelere sahip olmayabilirler ve bir anda bunun üzerine ateşli tartışmalar yaşanabilir.
  • Ajanslar fikir sunduğunda şirket çalışanları beğenmezse, "...ama..." ile başlayan ve devam eden cümleler duyulabilir. Beğenilmeyen fikri halen satmaya çalışabilirler.
  • Ajansların "hizmet veren" olduklarını unutup, şirketleri ve hatta şirket çalışanlarını eleştirdiklerini ve durumu kişisel hale getirdiklerine şahit olunabilir.
  • Birden fazla ajansla çalışılıyorsa bu ajanslar arasındaki otorite mücadelesi söz konusu olabilir.
Şunu kavramak lazım; ister kurumsal bir şirkette, ister ajans tarafında çalışın, yaptığınız iş birdir ve aynı amaca hizmet eder; markanın menfaati.

Pazarlama iletişimcileri olayları bu kadar kişisel almazlarsa yukarıda saydığım çözümleri kendiliğinden bulacaklar...

Şirket çalışanları ajanstan bahsederken "ajans" diye değil, ismiyle birlikte telaffuz ettiğinde belki bir nebze anlaşılabilir, ancak ajansın markasını "müşteri" olarak betimlemesi bana tüccar aklı gibi geliyor.

Ortada esnaflıktaki gibi basit bir alışverişten ziyade, bir ortaklık, uzun soluklu bir iş söz konusu. Partner olabilir, ortak olabilir, X olabilir, ama "müşteri" diyerek kişiliksizleştirmek?
Olmamalı.

Yazılarda geçen "müşteri" kavramını tırnak içine alıp gözünüze sokmamın sebebi tam da bu kelimenin getirdiği alt anlama dikkat çekmekti.

Doğru bulmadığım bu yaklaşımı ironik bir biçimde ele almaya çalıştım. Kendimi doğru ifade edebildiysem ne mutlu...


Böylece Ajanslar ve "Müşteriler" yazılarını noktalıyorum.
Pazarlama iletişimi sektöründeki bu sıkıntılara değinen bir içeriğe bugüne kadar hiç bir yerde rastlamadığımdan böyle bir dizi hazırladım. Yalnızca ajans tarafından bakan değil, şirket perspektifinden de bir görüş yansıtmaya, şirket içi dinamikleri yalnızca kreatif işlerin kalitesine odaklanan herkese bir kez daha hatırlatmaya ve yaratıcılığın değil, işlevselliğin daha önemli olduğunu, yaratıcılık ile işlevsellik birleşince kaliteli işlerin ortaya çıkabileceğini vurgulamaya çalıştım.

Umuyorum yazı dizim vaadini yerine getirebilmiş ve keyifle okunmuştur.

2 yorum:

a dedi ki...

Ajanslar ve musteriler konulu blog dizinizi (ne demekse) cok eglenerek okudum. Durumun icindeyken muhtemelen sinirleriniz hoplatmistir ama bu sekilde okuyunca inanin eglendirici.

Eren Kumcuoğlu dedi ki...

Merhaba Aykan,

İnsan zamanla sinirlenmemeye, daha soğukkanlı yaklaşım göstermeye başlıyor. Tam olarak bu olgunluğa sahip olduğumu henüz söyleyemem, ama fazlasını da duyarsızlaşma olarak görüyorum. Bir yerlerde tepki verilmeli ki herkes işini doğru yapsın.
"Dost, acı söyler" boşuna söylenmemiş nadir sözlerdendir.

Selamlar,