29 Temmuz 2009 Çarşamba

Ünlüler için Sosyal Medya Cangılı

Sevgili Toygarcan, kanına kim girdi bilmiyorum; belki cin fikirli menajerin, belki komşunun üniversite’ye giden fazla zeki çocuğu, belki bir hayranın ya da belki de hiçbiri değil, içgüdüsel bir şekilde kendi tercihin… Netice itibariyle, “sosyal medya” denen cangıla girmiş bulunuyorsun…

Sosyal Medya’yı neden cangıl diye nitelendirdiğimi bilmek ister misin? Anlatayım.

Bu “balta girmemiş” rafine ortamdan kafanı içeriye uzattığın anda ilk önce sesler duymaya başlarsın.

Sen daha bilgisayarının başında güleryüzle, yaşamının içinden kareleri, senin gibi fakat ünlü olmayan insanlarla paylaşmanın heyecanını yaşarken bir anda kavga, gürültü, kıyamet kopabilir.

Örneğin, sabah yaptığın kahvaltı sofrasının fotoğrafını paylaştığın başlığın altında

“Bize nispet mi yapıyorsun?”,

“Ünlüler geldi ortam bozuldu”,

“Burası eskiden böyle değildi”,

“Zıkkımın pekini yiyin”
gibi konu dışı ve anlamsız serzenişlere rastlayabilir, bir yandan zaten yeni kullanmaya başladığın web 2.0 araçlarının özelliklerini çözmeye çalışırken, bir yandan da tartışmanın neden çıktığını anlamaya uğraşırken bulabilirsin kendini.

Hayatına dair bir kaç kısa paylaşımdan sonra bir bakmışsın, koskoca sosyal medya aleminde konu yokmuş gibi, gündem maddesi sen olmuşsun…

Bunları okuduysan, korkmuşsundur. Sana bunların neden olduğunu anlatayım da, korkma.

Sana bütün bu olumsuz tepkileri gösteren insanların halet-i ruhiye’leri hakkında ipuçları vereyim biraz. Böylece sen de onları anlayıp, empati kurabilir, seni küçük düşürmek için yaptıkları ancak kendilerini küçük düşürdükleri anlamsız oyunları anlayabilirsin…

Bu arkadaşlar Internet’i ve sosyal medya araçlarını, babalarının kendilerine bir mirasıymış gibi gören, kendi hükümranlıklarının sınırları içinde yaşamak isteyen, hem dışarıya atacağı adımdan, hem de içeriye girecek, popüler olabilecek başkalarından çekinen kimseler…

Hayatlarının hiç bir döneminde popülariteyi yakalayamamış, blog yazarlıkları ya da daha farklı meziyetleriyle bir şekilde popüler olmuş ve şimdi bunun için savaş veren, popülerliklerini korumaya çalışan insanların arasına, geleneksel medyada ünlü olmuş, binlerce hayranı bulunan, kanlı canlı birisi giriyor ve onların uğraş vererek kazandığı bütün ilgiyi bir anda, kendi odağında toparlıyor.

Pufff! Büyü bozuluyor…

CV’lerine fotokopi makinesi ve fax gibi basit ofis malzemelerini dahi kullandıklarını yazan bu kişiler sen ortaya çıkınca bir anda panikliyorlar ve popülaritelerini korumak için uluorta çirkin atıflarda bulunuyor, ufuklarının sınırları olmayan mizah anlayışlarıyla (!) akılları sıra seninle dalga geçiyorlar.

Kimisi seninle iletişim kurmak isteyen insanları aşağılayıp, onları bir kara listeye alıyor, kimisi söylediğin amatörce bir sözü alıp abartarak çeşitli şekillere sokarak alay ediyor, kimisi defolup gitmen adına haykırıyor, kimisi de senden öylesine nefret etmiş ki, hakaret ediyor…

Biraz genelleme yaptım belki ama, nasılsa onlar da seni hiç dinlemeden, bir şans vermeden sana yaptılar. Durumu eşitledik sayılır.

Şimdi senin kazanman için yapman gerekenlere gelelim;

Bahsi geçen insanlar, senin etrafındakiler ve hatta sen dahi unutmuş olabilirsin ama, profesyonel/ünlü kimliğinden önce, bir insansın.

Sen sen ol, üslubunu ve moralini bozmadan, içinden geleni dilediğin gibi paylaş. Bu tip sataşmalara kulaklarını tıka ama, sana insana yakışır biçimde, olumlu ya da olumsuz geri dönüş yapanlara mutlaka istedikleri cevapları ver.

Herkese karşı güleryüzlü ol, saçma sapan tavırlara bile hoşgörüyle yaklaş, çünkü onların sebepleri olduğunu artık biliyorsun.

Bunların hepsi kulağına küpe olsun Toygarcan. Eğer bu cangılda hoşgörülü ve samimi davranamayacak, kurallarına uygun oynayamayacaksan hiç adımını atma. Cangıla aşina “eskiler” tarafından yutulmaktansa olduğun yerde kalman daha iyi olur…

Aramızda iletişim kurabilmeyi öğrendiğimiz gün, kazanma-kaybetme oyunları oynamadan seni de aramızda görmek isteriz.

Sosyal kal…

Not: Bu yazı 16 Temmuz 2009 tarihinde Cengiz Çatalkaya'nın blogunda yayınlanmıştır.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Web 2.0 ve online toplulukların satın alma kararları üzerindeki etkisinin yönetilmesi

Web teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte perakende önündeki en büyük engellerden biri de, zayıf satış sonrası hizmetlerin (ya da benzer sorunların) namının web'de yolunu alıp yürümesi oldu. Aslında bu, her sektör için geçerli bir olgu.
Perakende ve teknoloji ürünleri üzerinde bu kadar durmamın sebebi olarak ise, hata toleranslarının çok düşük olmasından ötürü kısa vadede en büyük zararı görmesi muhtemel sektörler olmalarını gösterebilirim.

Hata toleransı düşük olunca, örneğin, bir elektronik ürünü;

  • Vaat edilen performans beklentilerini (son derece göreceli olan tüketici değerlendirmelerine göre) karşılayamazsa,
  • Çeşitli teknik sorunlar yaşatırsa,
  • Satış sonrası hizmetlerde sorun çözümü geliştiremez, çözümcü olmaktan kaçınır ya da,
  • Herhangi bir sebepten ötürü beklentileri karşılayamazsa,

kendisi hakkındaki olumsuz tecrübe'ye, ürünle doğrudan ilgili ya da ürünün bulunduğu kategorilere ait forum, blog, alışveriş siteleri gibi etkileşimin bol olduğu alanlarda negatif geri bildirimler olarak erişebilir. Diğer potansiyel müşterilerle birlikte...


Sorunlu ya da kafası karışmış, sorunu ve çözümü başka yerlerde tüketicilerle temasta olmak ve topluluk yönetimi yapmak üzerinde, bu sebepler yüzünden durmuştuk.

Olumlu içeriklerin yayılması, olumsuz içeriklerin moderasyonu ve kaynaklarına düzenli geri bildirim sağlanması, özellikle perakende ve dayanıklı tüketim sektöründe daha bugünden hayati bir önem arz etmeye başladı bile.

Kısacası, artık web'de (olumlu içerikle) önde bulunmak, rafta önde durmaktan çok daha önemli durumda.

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Perakende ile Web'in bütünleşmesi nasıl avantaj olur? / SEO'nun önemi

Web'deki gelişmeleri kendilerine bir araç olarak kullanabilecek perakendeciler kazançlı çıkacak cümlesinden yola çıkarak, neler yapılabileceğinden biraz bahsedelim...

Perakende'yi web'e entegre etmek neden bu kadar önem kazanacak?
Çünkü mobil ve
Augmented Reality teknolojileri, daha önce de bahsettiğimiz gibi, perakendecilik anlayışını daha rekabetçi bir ortama sokacak.
Mobil barkod taraması ya da çeşitli Augmented Reality destekli uygulamalarla elimizde tuttuğumuz telefon ya da benzeri internet bağlantılı cihazlarla satış noktalarında bile ürünler ve/veya hizmetler hakkında anında diğer insanların tecrübelerine erişebileceğiz.

Bu ortamda hayatta kalabilmek için uygulanması gereken taktikleri tek tek inceleyeceğiz. Önce Arama Motoru Optimizasyonu'yla (Search Engine Optimization - SEO) başlayalım...

SEO önemli
Tüketicinin ürünle temas kurmasını sağlayan ilk safta, yani web'de
öndeyseniz, büyük ölçüde avantajlısınız.
Elbette yalnızca önde olmak değil, web üzerinde olumlu içerik ile önde olmak ve bunun optimizasyonunu yapmak gerekiyor (olumlu içerikleri yaratılması da daha sonra bahsedilecek taktiklerden birisi).
Doğru kullanıldığı ve şansa bırakılmadığı takdirde SEO siber uzay içerisinde bulunabilirlik açısından en önemli tekniklerden birisi.

Kendi sübjektif gözlemlerime dayanarak, hem web sitesi olan KOBİ'lerin, hem de büyük işletmelerin SEO tekniklerini yeteri kadar etkin kullanamadıklarını söyleyebilirim.
KOBİ boyutundaki işletmelerin bütçeleri elbette kurumsal şirketlerin sahip olduğu bütçelerle kıyaslanamaz. Fakat, rekabette öne geçmek adına fikir ve yeniliğe açıklıktaki esneklikleri ile (yeterli know-how desteğini de arkalarına alarak) bir çok KOBİ'nin (özellikle web'de) SEO avantajını kullanarak bu alandaki rekabette öne çıkabileceklerini düşünüyorum.

SEO = Bağırmak yerine çağırmak
Öte yandan, makro perspektiften baktığımızda yüksek bütçeli pazarlama iletişimi kampanyalarının da web ayağında SEO'nun yeteri kadar etkin kullanılmadığını söyleyebilirim.
Sattığınız ürün/verdiğiniz hizmetle ilgili bilgilerden haberdar olmak isteyen insanlar arama motorlarında geziniyorken, siz büyük portalların ana sayfalarında, alakasız kitlelere muhteşem floating banner'larınızı boşu boşuna sergiliyor olabilirsiniz.

Arada bir tersine de düşünün. İnsanlara ulaşmaya yoğunlaştığınız kadar insanların da size ulaşabilir olmasına yoğunlaşın.

SEO'nı perakende avantajına çevirmek
Yapılan araştırmalar, arama motorlarında arama yapan insanların %50'den fazlasının, aradıkları sonuçlara ilk iki sayfada rastlayamamaları durumunda aramaktan vazgeçtiklerini ortaya koyuyor (diğer kırılımları da linkte inceleyebilirsiniz).
Aradıklarını bulanların ise çıkan sonuçlardan kaç tanesini ve/veya hangilerini incelediğini aşağıdaki tablodan görebilirsiniz;

Çıkan sonuçların yalnızca bir kaç tanesini (genellikle ilk olanlara) ve ilk sayfandakileri inceleyenlerin oranı %62.

Bu durumda "arama motoru kullanıcılarının büyük bir çoğunluğu (çok spesifik bir arama yapılmadığı taktirde, karşısına ilk çıkan sonuçlara rağbet gösteriyor" diyebiliriz..

Özetle,

  • Bir elektronik mağazanız var, müşterileriniz ürünle ilgili objektif bilgiye erişmek için yaptığı aramalarda,
  • Seyahat acentanız varsa "Yurtdışı tur" aramalarında,
  • Kitap satışı yapan bir web siteniz varsa "kitabın adı" arandığında,
  • Restoran sahibiyseniz "restoran adı + iletişim" arandığında,

ilk 4 (en kötü ilk 10) sonuçta, olumlu içeriklerle var olmak, size büyük avantaj sağlayacaktır.

Bu sıralamada önde olan siz değil de, diğerleri (ya da olumsuz içerikler) olursa, rekabette alacağınız darbenin şiddetini tahmin etmek zor değil.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Boyut değiştiren tavsiye ekonomisi

Google barkod taraması'ndan ve mobil internet kullanımının daha yaygın hale gelmesiyle birlikte perakende sektöründe yaşanacak değişimlerden bahsetmiştik.

Şu an üzerinde çok da fazla durulmayan ve
teknofiyat gibi örnekleri bulunan fiyat kıyaslama uygulamaları, ciddi yatırımlarla büyüyecek ve uygulamalar arasında pazara büyük ölçüde nüfuz yarışı ortaya çıkacak gibi gözüküyor.

Bir teknoloji mağazasına girdiğinizi düşünün, herhangi bir elektronik cihazı elinize alıyor, barkodunu google'a, ya da google altyapısı ile çalışan bir fiyat kıyaslama uygulamasına okutuyorsunuz. Uygulama 2 sokak ötedeki mağazada daha uygun fiyatlı sonuçları listeliyor ve satın alma yapmak için oraya doğru gidiyorsunuz...
Hayal etmesi zor değil.

Bu entegrasyon süreci hızlı tüketim ürünleri için (önemsiz fiyat farklarından ötürü) hemen yaşanmayabilir. Ancak kitap, aksesuar ve elektronik gibi diğer dayanıklı ürünlerde fark yaratacak gibi gözüküyor.
Bunu yalnızca sizin değil, her gün binlerce tüketicinin yapacağını düşünürseniz... Rahatlıkla gelir modeli yaratacağınız başarılı bir start-up kurmanız işten bile değil.

3 Temmuz 2009 Cuma

Perakende 2.0; Tehdit mi, fırsat mı?

Web ile birlikte değişen perakendecilik yaklaşımlarına artık aşina olduk. Yüce’nin bu yaklaşımları özetlediği yazısı mevcut durumu gayet iyi anlatıyor.
Ancak bir de, şirketlerin elinde olmadan gelecek değişimden bahsetmek gerekiyor.

Google Mayıs ayında iPhone ve Android cihazlarında kullanılabilir olan mobil barkod tarama özelliğini duyurdu.
Google Product ile entegre çalışacak sistem, herhangi bir perakende mağazasına gittiğinizde gördüğünüz herhangi bir ürünün barkodunu cep telefonunuza okuttuktan sonra Google'daki sonuçları görmenize olanak sağlıyor.

Ne gibi sonuçlardan bahsediyoruz?
-Alternatif satın alma önerileri,
-Farklı fiyatlar,
-Ürün performansı,
-Satış sonrası destek ve servis kalitesi
-Hatta tüketici şikayetleri

Gibi her türlü geribildirimleri içeren sonuçlardan bahsedebiliriz.

Bunların perakende sektörü için anlamı nedir?
Bu gelişme orta vadede web'in klasik perakendeciliğe hem rakip olması, hem de klasik perakendecilikteki rekabetçi durumu körüklemesi anlamına geliyor.

Web'deki bu gelişmeleri iyi kullanamayan perakendeciler... Onlar suçu teknolojiye atabilirler.
Teknolojiyi iyi kullanan perakende firmalarının bu gelişmeleri kendileri için avantaja çevirmesi için ise bir sürü fırsat olacak...