3 Büyüklerin algılanan değerleri
Markaların algıları söz konusu olduğunda dengeler, futboldaki dengeler kadar kolay değişmiyor. Fenerbahçe'nin iyi gidişatı iki maç sonra bozulsa "Ne olacak bu Fener'in hali?" şeklindeki serzenişlere halen rastlayacağımız gibi, Beşiktaş'ın 8 gollük hezimetinden sonra aldığı galibiyetle "Destan yazması"da mümkün. Şunu söyleyebiliriz; taraftarı sürekli memnun etmek mümkün değil.
Fakat gerçek şu ki, "3 Büyükler" diye nitelendirdiğimiz (Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş - bu sırayı takip edeceğiz) büyük kulüplerimizin de, tıpkı büyük markalar gibi elde ettikleri bir imajları var, ve yaratılan bu imajlar, taraftarların zihninde kazanma-kaybetme ilişkilerinde olduğu gibi süratle değişmiyorlar.
Kimseyi gücendirmeden, objektif olarak büyük kulüplerimizin sosyoekonomik sınıf, karakter, taraftar davranışı, taraftar nüfusu, kurumsal yapıları, kurum kültürü, fiziksel konumu, başarılarını baz alarak yarattıkları marka imajlarını incelemek ve bir iki tane de eğlencelik benzetme yapmak istedim.
-Sosyoekonomik sınıf
Galatasaray için A+, A, B sınıfı,
Fenerbahçe için C1-C2,
Beşiktaş için ise C ve D, hatta E sosyoekonomik sınıflarının mensuplarını barındırıyor diyebiliriz.
Web'de gezinirken, Kurthan Fişek'in 80'lerin başında yaptığı bir önermeyi gördüm; "Galatasaray aristokrasiyi, Fenerbahçe burjuvaziyi, Beşiktaş'ta proleteryayı temsil eder" demiş. Kesinlikle katılıyorum.
-Karakter
Galatasaray diğerlerinden hep daha sofistike olmuştur. Bunun nedeni camiasındaki insanların eğitim seviyesinin yüksek olmasının yanı sıra, Galatasaray'ın bir eğitim kültürünün de olmasıdır. Aynı zamanda köklü ve saygın bir eğitim kurumu olan Galatasaray Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi, Galatasaray'ın marka imajının oluşmasına yardım ettiği gibi Türkiye'de eğitimde de öncü kurumlardır.
Fenerbahçe'yi "sonradan olma" diye nitelendirebiliriz, zira elinde henüz Galatasaray'ın UEFA'sı gibi gerçek bir başarı olmadan kendilerini Türkiye'nin en büyük takımı olarak konumlandırdılar. Hatta hızlarını alamayıp kendilerini bir "Cumhuriyet" ilan ettiler. Fenerbahçe bununla ne kadar gurur duysa da diğer takım taraftarları bununla epeyce alay etmekteler. Sanki, üzerine hiç yakışmayan bir giysiyi giyen ve çok güzel olduğunu sanan bayanlar gibi...
Beşiktaş için yapabileceğimiz nitelendirme "avam" olur. Zira Beşiktaş gerçekten de avam bir takım. Berduşluk, kaybetme kültürü, bastırılmış şiddet ve nefret duygularının bir dışa vurumu gibi sanki.
-Taraftar davranışı
Galatasaray taraftarı, eğitim seviyesinin yüksek olmasıyla doğru orantılı olarak sorgulayan bir yapıya sahip. Hemen isyan bayraklarını çekmeyen belki de tek büyük takım. Çoğu zaman soğukkanlı tutumunu koruyan ve taşkınlığı az olan bir kitlesi var. Çok bağlı olmadıkları gibi, yenilgi ya da kötü gidiş karşısında takımlarını terk etme huyları da zaman zaman ortaya çıkabiliyor.
Fenerbahçe taraftarı ise, Galatasaray taraftarına ters olarak, takımının başarısına ve başarısızlığına karşı aşırı derecede tepkili. Öyle ki, futbol tartışılan bir ortamda kimin Fenerbahçeli olduğu hemen anlaşılabilir. Yenilgi varsa çok hararetli bir savunma, galibiyet varsa çok hararetli bir övünme hakim oluyor. Ölçüsü pek yok. Kaçırılan şampiyonlukta da, 100.yıl kutlamalarında da bunları gördük. Başarısızlık durumunda tepkisel olarak takımı terk etme durumu söz konusu.
Beşiktaş taraftarı yıllardır süregelen kötü gidişe rağmen ufak başarılarla yetinmeyi bilen, gerçekten farklı bir taraftar. Zaman zaman tepkiler ortaya çıksa da, kısa süre içerisinde tekrar eski coşkusuna kavuşan tribünler görmek mümkün oluyor. Real Madrid'in Çarşı grubunu kendilerine taraftar modeli olarak alması, Beşiktaş taraftarının bağlılığı ve sahiplenici yapısı konusunda tek başına bile yeterli referanstır. Bir de yaratıcı Beşiktaş taraftarı konusu var, ancak bu yazıda değinmeyelim.
-Taraftar nüfusu
Galatasaray orta, Fenerbahçe kalabalık, Beşiktaş ise diğer iki takıma göre her zaman daha az bir nüfusa sahip oldu. Burada detaylı dağılımdan biraz bahsedilmiş.
-Kurumsal yapı
Galatasaray için kurumsal yapıya sahip demek zor olur. Zira halen aşması gereken çok şey var. Kurumsallaşma sürecini tamamlayamamış ya da ancak yarılayabilmiş yerli tekstil şirketlerine benziyorlar. Kararlar kurul tarafından alınsa da, halen iletişim süreçleri tepedeki insanlar tarafından idare edilmekte.
Fenerbahçe, hiç şüphesiz, bu konuda büyük bir sıçrama yapmış durumda. Avrupa kulüplerinin seviyesinde olmasa da, bu yapıya gelmeleri ve sürekli olarak gelişmeleri bir Türk takımı için büyük başarı. Tepedeki insanların isimleri etkili olsa da kurumun bir çok birimi mevcut ve gayet örgütlü çalışılıyor. Kurumsal yapıya sahip.
Beşiktaş çok zor durumda, zira ancak bir KOBİ ayarında yönetiliyor. Tek insanlar kulüp ve bütün camia adına karar verebiliyorlar, anlık tepkilerle yönetilen, günü kurtarma çabası içerisindeki bir büyük takım.
-Kurum kültürü
Galatasaray her zaman değişime açık bir takım oldu. Genç isimlere takımda fırsat vermekten yenilikçi merchandising ürün yaratmaya kadar bir çok girişimde bulundu ancak bu aralar ciddi bir yönetim ve kadro sıkıntısı yaşamaktalar.
Fenerbahçe değişime açık ve değişimi şiddetle isteyen bir yapıya sahip. Geçmişte kaybedilmiş ve elde edilememiş başarıları bugün ve yarın elde etmek istemeleri değişimi ve kurumsallaşmayı körükleyen en önemli faktör.
Beşiktaş, değişime kapalı, korumacı ve muhafazakar bir yapıya sahip. Ne kadar korumacı bir yapısı olduğunu anlamak için Beşiktaş'ın en inovatif başkanı, aynı zamanda saygın ve başarılı başarılı bir iş adamı olan Serdar Bilgili'nin takımı kurumsallaştırma ve kalite algısını değiştirme mücadelesini hatırlamakta fayda var. Bu girişim "avam" kitleyi huzursuz etti ve kendisi başkanlıktan uzaklaştırıldı. Bugün Serdar Bilgili Beşiktaş'ın başında olsaydı, kurumsallaşma konusunda Fenerbahçe'den bile önde olabilirdi.
-Fiziksel konumu
Galatasaray'ın konumunun olduğu pek söylenemez. Zira semt ve kale olarak (bu durumda, stad) kendilerine bir noktada yoğunluk bulamadılar. Kültürünü eğitimden alıyor.
Fenerbahçe bir muhitten çok bir bölgeye hakim, zira İstanbul'un Anadolu yakası'nda ikamet ettiklerinden ve Kadıköy'de statları olduğundan, Bağdat Caddesi, Caddebostan sahil yolu ve bu bölgedeki diğer yerler neredeyse tamamen kendilerine ait. Kültürü, konumu itibariyle de burjuvazi.
Beşiktaş ise bir semte sahip olma özelliği sayesinde bir kültür oluşturabildi. "Çarşı" denince akla eski Boyner değil, Beşiktaş Çarşısı ve Çarşı grubu geliyor. İnönü Stadı'nın Beşiktaş ilçe sınırları içerisinde olmasının yanında, taraftarın yerleşik olarak bulunduğu bölgeye yürüyüş mesafesinde olması dolayısıyla kale olmuş durumda.
-Başarıları
Galatasaray'ın lig şampiyonlukları dışında elbette ki en büyük ve yadsınamaz başarısı UEFA şampiyonluğu. Her ne kadar zamanın ötesinde kalmış olsa da, Türk takımlarının elde ettiği en büyük başarı olmasıyla Galatasaray yine de başarılı bir takım olarak hatırlarda kalıyor.
Fenerbahçe başarı konusunda en çok lig şampiyonluklarından besleniyor. Bu yeterli olmadığı ve taraftarının kendisini tatmin etmediği için Fenerbahçe'ye kısmen başarılı diyebiliriz.
Beşiktaş ise Türkiye kupaları, dönemsel şampiyonluklar ve Avrupa maçlarında dönem dönem yükselmesi ile başarı sağlamaya çalışıyor ancak kesinlikle başarılı olduklarını söyleyemeyiz.
Bütün incelemenin özeti olarak şu tabloyu kullanabiliriz;

Bu incelemeden sonra,
Takımları votka yapsak ve şişelesek;
Galatasaray - Smirnoff
Fenerbahçe - Binboa
Beşiktaş - Tekel
Takımları araba yapsak ve galeride sunsak;
Galatasaray - BMW
Fenerbahçe - Hummer
Beşiktaş - Tofaş Kuş serisinden bir araba
Takımları kişileştirsek ve sokakta görsek;
Galatasaray - Şık giyimli, sessiz, zarif ve bakımlı, tiyatroya giden bir bayan
Fenerbahçe - Bol mücevher takmış ve aşırı makyajlı, eğlenceye giden bir bayan
Beşiktaş - Elinde fileleri ile pazardan dönen, yorgun ve kendine hiç dikkat etmeyen, evine yemek yapmaya giden bir bayan olur.
Umarım kimseleri gücendirmemişimdir. Son örneklerdeki gibi eklemeleriniz ya da gözümden kaçtığını düşündüğünüz inceleme kriterleri varsa yorumlara eklerseniz devamını hep beraber getirmiş oluruz.
Bir de hatırlatma ile yazımı bitireyim de yanlış anlaşılmalar ortadan kalksın, Beşiktaş taraftarıyım.