3 Kasım 2007 Cumartesi

LC Waikiki ve Viral Pazarlama'nın karanlık tarafı

Dünya üzerinde icat edilen her şey gibi, pazarlama öğeleri de (kötü yanlış kelime olur) etik olmayan amaçlara hizmet etmek için pekala kullanılabilir.

Eskiden rakiplerinin adından söz etmeden onları kötüleyen reklamları izleyince şaşırırdık. "Vay bee, cidden bu sefer saldırmış" derdik. Bir süre bunu gazetelerde yaşadık, daha aklım bu işlere ermezken Sabah ile Hürriyet arasında manşetlerden çamur atma furyası vardı, hem de birbirlerinin isimlerini haykırarak yapıyorlardı bu işi, net olarak hatırlıyorum. Hani kuponla tencere tava dağıttıkları, tam sayfaların kuponlarla dolu olduğu zamanlar...

Pazarlama evrim geçirdi, elbette "çamur at, izi kalsın" şeklindeki yaklaşımlar da tarz değiştirdi. WOMM'un ve benzer mecraların ne kadar etkili bir güç olduğunu farkeden (akıllı değil) "uyanık" pazarlamacılarımızın, bunları negatif yönde kullanmaya çalıştıkları bir döneme girdik.
Örnek mi? Kimden geldiği belli olmayan mail furyaları ile şirket kötüleyen ya da şikayet eden metinler mutlaka elinize geçmiştir.

Haberi aldığım kaynak Ekşi Sözlük oldu, Leyla Zana'nın LC Waikiki'yi satın aldığı söylentisi mail yoluyla viral olarak yayılmış ve Ekşi Sözlük'te de yerini entry olarak bulmuş (tabi ki haklı
olarak entry silinmiş), ben de okudum ve gerçekliği şüpheli, söylentiden ibaret olan bu konu hakkında fazla düşünmedim.

Messenger'da alttaki reklam metinlerine pek takılmam, ancak LC Waikiki adını son bir kaç günde tekrar duyunca algıda bir seçicilik durumu oldu ki, yazı gözüme çarptı.


LC Waikiki takdir edilecek kadar büyük bir esneklik ve hızla MSN Messenger'a kadar ilan vererek internet kullanıcılarını iddianın asılsız olduğu konusundaki kamuoyu duyurusuna yönlendirmekte geç kalmamış. Bir Türk firması, başına gelen krize karşı aynı mecra üzerinden kriz yönetimi nasıl yapılır gösteriyor.

Umuyorum LC Waikiki bu asılsız iddia'yı ortaya atan kimseleri ortaya çıkarır ve yargı da cezalarını en kısa zamanda infaz eder. Marka yaratmak, onu yok etmekten çok daha zordur. Dileğim, davada yalnızca ticari itibar kaybı ve finansal zarar dışında, buradan ekmek yiyen ve emek vermiş bütün insanların kaderiyle oynandığı gibi manevi kavramlar da göz önünde bulundurulur ve sanıkların cezaları ona göre biçilir.

Kara mizah yapmak isteyen buraya bir bakabilir. Öte yandan, her duyduğumuza bu kadar kolay inanmamız gerçekten üzücü...

2 yorum:

Iraz dedi ki...

Eren, çok şık bir inceleme olmuş.
LCW hakkında böyle bir haberi, ben de bu hafta kulaktan kulağa duymuştum ama pek gerçeklik payı vermemiştim.

Zira LCW, gözümdeki yerini çok yükseltebilmiş ender Türk markalardan. Çok beğendiğim bir mont vardı bu sene kolleksiyonlarında ama Izmir'de hiçbir mağazasında istediğim bedeni bulamamıştım. Ya tutarsa diye düşünerek, web siteleri üzerinden Müşteri Destek birimlerine ulaştım ve sorunumdan bahsettim.

Müşteri Destek'te çalışanlar konuyla o kadar ilgilendiler ki, gerekli bilgiyi vermem durumunda bana en yakın mağazaya istediğim ürünün gönderilebileceğini bile söylediler! O kadar şaşırdım ve memnun kaldım ki, LCW gözümde birden bire, birçok dünya markasından daha yüksek bir yere çıktı.

Bu da böyle bir anımdır..
Konuyla biraz alakasız oldu ama, blog yorumları zaten bunun için değil mi ;)

Eren Kumcuoğlu dedi ki...

Iraz, teşekkürler.
Gayet iyi etmişsin bunu paylaşarak, böylece onların kurum olarak ne kadar esnek olduğunu düşünmeme katkıda bulunmuş bu olay. Her türlü yoruma açığız her zaman =)