22 Ekim 2007 Pazartesi

DHA ve habercilikte etik

Hüseyin bu fotoğrafı nerede görmüş bilmiyorum, Hürriyet'in ya da iştiraklerinden birinin web sitesinde olabilir. Kendisi bu fotoğrafın alt anlamını gayet güzel açıklamış. Ben başka bir şeyler söylemek istiyorum.

Bunun adı nedir?
Habercilik mi?
Değil.
Pazarlama mı?
Hiç değil.
Terbiyesizlik?
Evet, olsa olsa bu olabilir.

Şehit edilmiş bir gencin fotoğrafını buluyorsunuz ve üzerini "Biz bulduk!" dercesine, taze acısına ve anısına saygısızlık ederek logonuzla karalıyorsunuz.
Futbol maçlarındaki (hedef kitlenin tahammül sınırına doğru ortantılı olarak) önemli pozisyonlar hariç, haberciliğin neresinde görülmüş bu denli iğrençleşilmek?

Biz hassas milletiz, zaman zaman duyularımızı yitiriyor olabiliriz, ancak İstiklal Marşı'nı reklamlarda kullanmak gibi, Türk bayrağı şeklinde giysiler yapmak ya da şehit olan-olmayan askerlerimiz üzerinden fayda sağlamak gibi çabalar haklı bir tepki uyandırır.

Bu fotoğrafın üzerine logo koyulması konusunda fikir birliği mi yapıldı, yoksa densiz bir muhabir direk olarak logoyu, çalıştığı kurumun ve kendisinin egosuna yenilerek mi yapıştırdı orasını bilemeyiz. Tek bildiğim, bunun -bence- büyük bir terbiyesizlik olduğu. Böylesi fotoğraflarda şehit olan insanın yüzünün üzerine logo olmaz. Bunu böyle lanse etmek etik olmadığı gibi, ufak bir detay dahi olsa bu yaklaşım, kurumun duruşuna tepki doğurur.

Son bir şey daha; Fotoğrafın altındaki doğum ve ölüm tarihini görmek bile fotoğrafı damgalayan kimsede bir etki uyandırmadı mı? "Biz ne yapıyoruz?" demedi mi?
Yazık öyleyse.

5 yorum:

devrim dedi ki...

bu konuyla ilgili birkaç nokta:
*istiklal marşı, bayrak gibi "kutsal nesne"lerin, eleştirilebilir, dokunulabilir ve üzerinde oynanabilir olması onların kutsallıklarını bozmaz meğer ki gerçekten "ne oldukları" sindirilmiş ve benimsenmişse..
*televizyon haberciliğinde reklam yapmayı ve reklam gelirlerine yönelik rekabeti bir "alçaklık" (kelimenin tüm çağrışımlarında ve anlamlarında) olarak nitelendiriyorum. haber, tv kanalının vermek zorunda olduğu bir şey değildir; ama verecekse en üst düzeyde ciddi, seçici ve neredeyse "soğuk" olmalı.
*kültürel ve bilgisel donanımı yerlerde sürünen ekiplerin hazırlayıp "sunduğu" haberler (haber programları değil üzerinde durmak istediğim; ana haber bültenleri), "refleksif hıyarca kararlar" veren bir kitle oluşturacaktır/ oluşturmaktadır.
*ana haber bültenlerinde "müzik" kullanmak, sunulan şeyi dramatik-kurgusal bir hale dönüştürmekte ve elbette "gerçeklik" özelliğinin değerini epeyce bir sallamakta, sarsmakta. (sokakta sara krizi geçiren bir insanın üzerine "kendine gelsin diye" bir kova su döken, üstelik bunu gülerek eğlenerek gerçekleştiren -belki de oradaki kameranın varlığından?- insanlarla bir arada yaşıyorum; bu bahsettiğim görüntülerin-haberin yayınlandığı esnada kullanılan müzik, tv karşısında yemeğini yiyen, çayını içen adama "meze" hazırlamaktan öte , o adamı insan yapan duyguları "nasırlaştırmak" değil mi?)
*her değişim "gelişim" değildir; habercinin eline 10 kişinin daha öldüğü bilgisi geliyorsa, bunu "olaydaki gelişmeler" diye sunmak olmaz ve elbette bu rakamı "günün bilançosu" gibi kelimelerle anlatmak da...
*ölen-yaralanan-dayak yiyen-tecavüze uğrayan-hırsızlık yapan vs vs vs herkes (ve her olay) habercinin malzemesidir nihayetinde ama evet "etik" nedir; "insan ve insani dğerler" nelerdir?
*kapat televizyonu; seni de kandırıyorlar"

Eren Kumcuoğlu dedi ki...

Devrim;
Çok güzel saptamalarda bulunmuşsun, konu dışına çıkmamak için değinmediklerime sen biraz dokunmuşsun ve yazının altına iyi gitmiş, teşekkürler.
İstiklal Marşı ve bayrağımızın kullanılması konusundaki düşüncelerine de katılıyorum ancak maalesef zihinsel yapımız henüz bu tip "revizyon"lara hazır değil. Yine de ABD'lilerin yaptığı gibi bayrağımızı tekstil vs. de kullanmayı doğru bulmuyorum. Bizim kültürümüzde bayrak namustur, ABD'ye bakacak olursak adamlar bayraklarının şeklinde iç çamaşırı imal ediyorlar. Olacak iş değil, zamanla o boyutlara gelinmesindense radikal karar alarak bunu men etmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

h k dedi ki...

Eren, bu resim ve dha damgalı birçok resim daha hürriyetin galerilerinden birinde vardı, ne denilebilir ki arsıza...

Unknown dedi ki...

daha 20 yaşındaydı, bizi korumak için ölmüş ve üzerinden reklam yapılmaya çalışılıyor
vicdan dediğimiz şeyi ne zaman tükettik..

Adsız dedi ki...

Fotoğraf konusunda haklısın. Ama bu kadar hassas bir konu olarak algılanması enteresan.

Istiklal Marşı'nın yer aldığı reklama da neden bu kadar hassasiyetle yaklaşılıyor bilmiyorum. Istiklal Marşını bir yabancının söyleyebiliyor olması bence gurur verici. Sadece ayakta söylenmesine okey demek saygı mı yoksa şekilcilik mi emin değilim...