1 Eylül 2007 Cumartesi

Dizi Pazarlaması

Dizilerden açtık konuyu, devam edelim. Belki ekstrem bir örnek olacak, ama hep düşünürüm, bizim dizilerimiz neden 24 gibi, Dirt gibi, Prison Break gibi, Rome gibi, ya da Heroes gibi olamıyor?

Bütçe herkesin aklına gelen birinci sorun. Kısmen haklılar. Belki değerli senaristlerimiz ve yönetmenlerimiz bu denli açgözlü olmasalar, reklam gelirlerini daha büyük yapımlara yatırım aracı olarak kullansalar, yatırımlarını katlasalar bu sorun (Amerikan dizileri kadar kaliteli yapımlara ulaşılamasa bile) kısmen aşılır ve beklentiler bir nebze olsun karşılanır.

Bir diğeri, senarist sıkıntısı. Özgün bir senaryoya sahip ol(a)mamaktan mı, yoksa farklı bir şey deneyip çuvallamaktan mı korkuyorlar bilemiyorum, ama yerli dizilerimiz birbirlerini sürekli olarak tekrarlıyorlar. Vizyondaki dizilere benzeyeceğime, farklı olup başarısız olmak bana daha makul geliyor.

Ağlamayı sevdiğimizden midir bilmem, ancak TV'de gözyaşının ve trajedinin bu kadar hakim olduğu bir ülke daha varsa o da Brezilya'dır diye düşünüyorum. Burada başka bir sorun ortaya çıkıyor, farklı yapıdaki dizileri Türk insanı benimseyecek mi?


Televizyoncuların en büyük dayanağı bu nokta. Bana kalırsa, "evet tutar!" derim. Elimizde somut örneğimiz mevcut. Seinfeld dengi, halkımızın ortalama mizah yapısına uygun, durum komedimiz Avrupa Yakası başarılı bir örnek. Ekranlardaki (sıkı takipçi değilim, bildiğim kadarıyla) tek komedi dizisi. İlk başlarda biraz Snob'du, sonradan içinde her kesimden insanın kendini bulabileceği bir karakter skalasına sahip oldu. İyi-kötü, orası tartışmaya açıktır.

Yabancı yapımcılar filmlerden çok dizilere yönelmiş durumdalar. Gerek komplike senaryoları 120 dakika içine sığdırmadan doyasıya
işlemenin verdiği keyif, gerek korsan yayıncılıkla mücadelede önde olması, gerek TV ile kitleselleşerek çok daha fazla insana ulaşma, gerekse de reklam gelirlerinin sürekliliği ve yüksek kar oranı bu eğilimi kaçınılmaz hale getirdi.

Diziler için;

-İnanılmaz büyük prodüksiyon paraları harcanıyor (Kiefer Sutherland 24 dizisinin 3 sezonu için 40 milyon dolar aldı),

-Promosyonlar yapılıyor,
-Merchandise ürünleri üretilip satılıyor,
-İnteraktif websiteleri ve fanclub'ları kuruluyor, dizinin bölümlerinde izleyicilerin hoşlanıp hoşlanmadıkları şeyler belirlenip senaryo üzerinde değişikliğe gidiliyor, seyircilerin nabzı tutuluyor,
-Web üzerinden reklamları yapılıyor, trailer'ları youtube'a koyuluyor,


-Hatta sokaklarda gerilla pazarlama bile yapıyorlar!


En yakında yayınlanacak büyük prodüksiyonlardan Heroes için yapılmış web uygulamalarına bu linkten ulaşabilirsiniz. Aşağıda da Heroes'un geri sayımı için hazırlanan eklentiyi görebilirsiniz.



Bizim buralarda işin bu boyutlara ulaştığı günleri ne zaman göreceğiz, merak ediyorum...

11 yorum:

esrArengiz dedi ki...

örnek verdiğin dizilerden biri diğeri de Lost. güzel bir değerlendirme okumak isteyenlere

http://heybeciler.blogspot.com/2007/06/find-yourself.html

esrArengiz dedi ki...

bu arada burada alakası yok ama, Eren son TT net reklamına da bir el atsan :)

TV de gördükçe hasta ediyor bünyeleri..

Eren Kumcuoğlu dedi ki...

Link için teşekkürler =)
TT Net reklamı dediğin Mazhar Alanson'un "uuu çok hızlı buuuu" diyerek dizüstü pc'sinin kapağını kapattığı, dış ses'in internet 4x hızlandı dediği reklam mı? Demek ki bir tek benim sinirimi bozmuyormuş =)

esrArengiz dedi ki...

aynen o. internet yahnisi miydi kebabı mıydı? o reklamdan sonraki 2. facia. turbo adsl'i saçma bi kurguyla anlat deseler böyle birşey yapılırdı galiba

Unknown dedi ki...

ttnet in bütün reklamları facia
kanal değiştiriyorum yeminlen
halbuki elinde kullanabileceğin çok güzel bir özellik var
yapmışsın anlaşmayı da mashar alanson la
neyin stratejisi bu anlamadımki
antipatiklikte fark ve bilinirlik yaratır heralde:)
diziler konusundada çok iyi bi durumda olmadığımıza katılıyorum
yeni yetişen yönetmen ve senaristler neredeler, yaratıcı olmak bu kadar zor mu, ya da yaratıcılıkları basmakalıp şeylerle örseleniyor mu bilmiyorum
ama bence yabancı yapımlara yaklaşmak için daha çok yolu var bunu söyleyebilirim
seinfeld - avrupa yakası örneği gibi
kaç yıl öncesinden takip ettiğimiz ortada; ki yine de eşdeğer tutamam o ayrı

Eren Kumcuoğlu dedi ki...

Tamam. TTnet reklamlarıyla ilgili bişeyler karalayacağım önümüzdeki günlerde. Eylül'de falan yeni bir kampanya yapabilirler zaten, tam üstüne gelmiş olur =)

Unknown dedi ki...

bu arada bunu eklemeden geçemicem
http://www.elmaaltshift.blogspot.com/2007/08/ugly-betty.html
dizi iyi olmasa da ilgi çekici bi çalışma yapmışlar ben çok sevdim:)

Eren Kumcuoğlu dedi ki...

evet, ben eklemeyi düşünüyordum bloguma ancak orada yayınlandığından elimi sürmedim =)

h k dedi ki...

Türkiye'de dizi pazarlaması konusunda en başarılı olan Kurtlar Vadisi olmuştur web-sitesi özlü sözler kitabı yüzük vcd fanclub herşeyi yaptı adamlar, ve tabii ki "kurtlar vadisi gününde, kurtlar vadisi saatinde" sloganınını da unutmamak gerek, böyle bir slogana cesaret edebilecek şu anda başka bir dizi olduğunu sanmıyorum, inşallah bu tür slogan sayısını artıracak diziler Türkiye'de de yapılır diye dua ediyorum:)

Eren Kumcuoğlu dedi ki...

Hüseyin ve diğer herkese:
Şimdi bir itiraf. Doğrusu Kurtlar Vadisi'nden bahsetmek dahi istemiyorum, sigara gibi kara listemde olan bir şey benim için. Ancak blog yazmanın bana öğrettiği ve hala öğretiyor olduğu şeylerden biri de, hoşlansam da hoşlanmasam da bahsetmem, örneklendirme yapmam, farkını anlamam ve vakalardan ders almam gerektiği. Haklısın, her ne kadar Kurtlar Vadisi'ne inanılmaz büyük bir antipatim olsa da, yapılan pazarlama faaliyetleri (direk yapımcılardan olmasa da) diğer diziler için ilham verici. Ancak kabul edilmesi gereken bir şey var, insanlarımız başka hiç bir dizi karakterini bu denli aralarında hissetmemişlerdi! Çakır karakteri öldüğünde cenaze namazını kıldılar, başka hangi dizide bu gerçekliği yakaladı insanımız? =)

Aynı şey Lost için de geçerli, hiç hoşlanmadım o diziden, dolayısıyla yabancı örnek olarak bile vermedim. Halbuki 24'ten sonra bütçe bazında en büyük finansal desteği alan dizi Lost.

Kendimi biraz daha aşmayı bekliyorum, bu handikapı da bloglar ve bloggerlar sayesinde aşabilirim umarım =)

Zafer Yılmaz dedi ki...

Bir dizisever olarak, eklemek istediğim şeyler var.Öncelikle unutmayın ki Türkiye'den bahsediyoruz.Kendi yaptığımız dizileri kendimizden başka en fazla Avrupalı Türkler izliyor, bir 24,bir prison break,lost (her ne kadar izlememiş olsam da)gibi yüksek izleyici kitlelerine asla ulaşamayacağız.(Bu arada Prison Break'in gerilla pazarlamasını çok beğendim).

Bugüne kadar her zaman tabir-i caiz ise, DAMAR olarak adlandırabileceğim diziler çok tutuyor nedense.Brezilya yanımızda halt etmiş :)
Bir Süper Baba, İkinci Bahar gibi diziler çok zor geliyor ekranlara.Prodüksiyonlarının da çok fazla yapıldığını sanmıyorum bu dizilerin.Ancak;
bir diğer gerçeğimiz var ki, güzel ülkemin bıçkın delikanlıları.Bu bağlamda tabii ki Kurtlar Vadisinden bahsedeceğim.Başlarda hiç ilgimi çekmemişti ancak sonraları ciddi ciddi perşembe akşamlarını beklemeye başlamıştık, oda arkadaşımla.Bir kere, Türkiye'nin en büyük dizi prodüksiyonu.Kendine has uslubuyla, bir nevi Türkiye'nin Sopranos u olmayı başardı, ve bence bu başarısını her sene farklı konseptlerle devam ettirmeli.(Sharon stone ve Andy garcia'yı söylememiyorum bile, Show TV bunu başarabiliyorsa,eyy Aydın Doğan duy sesimizi...)