14 Eylül 2007 Cuma

Henkel reklamları üzerine

Daha üniversite'ye dahi adım atmamışken aklıma düşen kurtlardan biridir. Bunca zamandır aklımı meşgul etse de, halen ekranlarda Henkel'in aynı tip reklamlarını görmekteyiz.

Bir stereotip olan Henkel reklamları... Zaten ucuz prodüksiyonlu ve klişeleşmiş reklam anlayışıyla çekilen deterjan reklamlarının geneline şu konsept hakimdir; Türk tipine hiç benzemeyen, tamamen aryan bir hanım çıkar, kıyafetlerinin renklerinin solukluğundan ya da lekelenmesinden şikayet eder, bu arada dudaklarına ve mimiklerine gözümüz takılır, ancak
anlamı yoktur söylediklerinin, çünkü farklı bir dilde konuşuyordur.
O sırada hooop ya başka bir aryan hanım ya da çizgi kahraman ortaya çıkar ve "x markayı denediniz mi?" der. Bu ilk sahnedir.

İlk sahnenin ardından demo girer, çamaşıların eski deterjan ve x markasıyla yıkanışı gösterilir (x marka hep sağda yer alır), bu esnada lekelerinin nasıl etkili biçimde yokolduğu empoze edilir, varsa içeriğindeki üstün teknolojiden (mikrogranüller, tanecikler vb.) bahsedilir.

Üçüncü sahnemizde aryan teyze çektiği herşeyi unutmuştur, acılı günler x marka deterjanı kullanmakla geride kalmıştır ve ne kadar huzur dolu olduğunu konusundaki söylemini uyumsuz dudak mimikleriyle ya kameraya karşı anlatır, ya da dış ses spotu okur ve reklam biter.

İzleyenlerde geriye ne kalıyor?
Sosyoekonomik statüye göre: Üst sınıf iğreti, orta sınıf anlamsız bulurken, alt sınıflar ise hepten kayıtsız kalıyor.

Senelerce aynı reklam yaklaşımı. Aynı prodüksiyonun daha yerelleştirilmişi çekilse, aynı hissiyatı yaşar mıyız?
Beni bu yazıyı yazmaya tetikleyen, son Persil reklamı oldu. Korkunç. Sanırım "Persil Adam" reklamından hiç ders almamışlar. Bu ülkede neyin yayınlanıp neyin yayınlanmayacağını, Persil'i pazardan çekecek denli büyük bir faciadan sonra bile anlayamamışlar gibi görünüyor.

Ariel ya da Alo bunu yapıyor mu? Peki Omo?
Ortalama bir tüketiciden fazlası olduğumu varsayarak, ben dahi zihnime yenilerek, alışverişlerimde kendime yakın bulduğum markaları tercih ediyorum. Örnek vermem gerekirse, aynı reklam uygulamasını yapan Signal ya da İpana'yı değil, yerel prodüksiyon yapan Colgate'i kullanıyorum. Annem ya da anneannemin henüz Persil aldığını görmedim.

Bugün Efes Pilsen, yabancı pazarlarda Türkiye için hazırlanan reklam filmini, reklamın yayınlanacağı ülkenin diline çevirse ve yayına koysa, başarılı olacağını düşünür müsünüz?
Ben sanmıyorum.

3 yorum:

h k dedi ki...

Alonun geçen yılki bir reklamı yurt dışından aynen ithal edilmişti, Türk olsun diye de ilk başta konuşan kadın için "Ayşe Yıldırım-restoran sahibi" yazmışlardı. (İsmi attım bi başk Türk ismi aslında)Kadın bir konuşuyor seslendirme olduğu ve Ayşe olmadığı bariz ortada bir süre sonra ismi kaldırıp sadece restoran sahibi yazarak yayınlamaya başladılar. henkele dair şimdi düşündüm aklımda hiçbirşey yok:)

Unknown dedi ki...

uluslararası bir markanın reklam gelirlerinden kısıtlayıp tek reklamla bütün pazarlara girmesi, yerel markaların ülkesindeki farklı kitlelere bile ayrı reklam kampanyaları yaptığını düşündüğümde tabii ki absürd görünüyor
ama konu deterjan ve türevlerine geldiğinde sanırım işler biraz değişiyor
markanın amacı uygun fiyatla sürümden kazanmak ise zaten yapacağı reklama hiç bakmıyor bile
persilin çirkin tilkisi buna örnek.
omo gibi, ariel gibi, şimdi de yeni reklamıyla (ki adidasınkinden arak olmuş biras) alo gibi markalar ise daha yüksek fiyata daha az antipatik hatta hoş denebilecek reklam ve kampanyalarla pazara giriyor
bence tüketici olan ev hanımları çok dikkat etmiyorlar reklamın şekline şemaline, bu yüzden konu "deterjan" olunca, satışa bu saçmasapan reklamların antipatikliği değil, ürün iyi mi, fiyatı ucuz mu etki ediyor

Adsız dedi ki...

Sirketlerde tutuculugu yikmak bazen cok zor oluyor. Henkel'de boyle bir surecten geciyor olabilir.