17 Temmuz 2007 Salı

Şirinlik değil, istismar.

Bir varmış, bir yokmuş. Türkiye adında büyük ve güzel bir ülkede, Turkcell adında bir GSM operatörü varmış. 2004 yılına kadar pazara ilk giren GSM operatörü olmanın avantajını “fazlasıyla” kullanarak pazarın kaymağını yemiş, daha sonra Vodafone ve Avea gibi rakipler karşısında kendini tedirgin hissederek gözü açılan kullanıcılara sevimli gözükmek için “Cellocan”ları kullanmaya başlamış…

Süt istiyorum dediler, zıp zıp zıplayıp önümüzden geçtiler, şirin bulduk. Yılbaşımızı kutladılar, hala neden çocukları kullandıklarına anlam veremedik. Trende “gözlerine toz kaçtı”, rahatsız olduk. En sonunda da ayakkabıcıda ve anahtar yaparken gördük. Artık sinirlenmeye başladık.

Çocuklarla ilgili bir ürün reklamlarında (bebek bezi, mama vs.) çocukların kısmen kullanılması kabullenilebilir. Ancak bir GSM operatörünün, hele ki Turkcell gibi senelerce, en kibar tabirle “pazarın kaymağını fazlasıyla yemiş” bir operatörün reklamında çocukları kullanmasını nasıl kabul edebiliriz?

Turkcell ve çalıştığı ajans, bugünkü kullanıcıları ile kendi arasında mantıkla oluşturamadığı tüketici bağını çocukları kullanıp duygusal olarak oluşturabileceğini düşünüyor olmalı. Geleceğin yetişkinleri ise zaten yaşıtlarını TV’de görüp markaya aşina oluyorlar, hatta o yaşlarda alınan mesajlarla biraz beyinleri bile yıkanıyor. Çocuklar ne görürse onu biliyor, onu yapıyorlar...



Bu yolun Turkcell için son derece etkili olduğu açık, ancak ahlaki açıdan düşününce bir “Lovemark”ın bu şekilde yaratılmaması gerektiğini düşünüyorum.

Bir de çocuklara yönelik reklamlar konusu var; Serdar Öner’in blogundan ulaşabilirsiniz. Link burada.

Hiç yorum yok: